Mescidi Aksa Tehlikede

Tefsir kitaplarında yeralan rivayetlere ve tarihi kayıtlara göre Mescidi Aksa ilk olarak Hz. Süleyman (a.s.) tarafından inşa edilmiştir. Buhari ve Müslim’in sahihlerinde yer alan bir rivayete göre sahabeden Ebu Zer (r.a.) şöyle demiştir: “Resulullah (a.s.)’a, yeryüzüne konulmuş olan ilk mescidin hangisi olduğunu sordum. “Mescidi Haram” diye buyurdu. “Sonra hangisi?” dedim. “Mescidi Aksa” diye buyurdu.”

Mescidi Aksa’dan Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde söz edilmektedir. Örneğin İsra suresinin birinci ayetinde şöyle buyurulur: “Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir.” Kur’an-ı Kerim daha başka yerlerinde de bu mescide işaret eden ifadeler geçmektedir. Örneğin bunlardan birinde şöyle buyurulur: “Bunun üzerine (Zekeriya a.s.) mescidden kavminin karşısına çıkıp onlara: “Sabah ve akşam tesbih edin” diye işaret etti.” (Meryem, 11) Burada kastedilen mescid, Mescidi Aksa’dır.

Mescidi Aksa’nın önemi Resulullah (s.a.s.)’ın değişik hadislerinde de vurgulanmıştır. Sahih bir hadisi şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur: Benim şu mescidime, Mescidi Haram’a ve Mescidi Aksa’ya.” (Müslim, Kitabu’l-Hacc, 15/415, 511, 512) Burada kastedilen yolculuk ibadet kasdıyla olan özel yolculuktur. Bu hadisi şerif dolayısıyla Mescidi Aksa haram mescidlerin üçüncüsü sayılmıştır. Ayrıca hepimizin bildiği gibi aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesidir.

Bugün bu kutsal mabedin, Yüce Allah’ın haklarında: “İnsanların içinde iman edenlere düşmanlıkta en katı olanların yahudilerle müşrikler olduğunu görürsün” (Maide, 82) diye buyurduğu siyonist yahudilerin işgali altında olması İslam ümmetinin alnında bir lekedir. Bundan daha acısı ise, pek çok Müslümanın bu işgale adeta alışmış görünmesi ve siyonistlerin bu mabedi ortadan kaldırmak için yürüttüğü çalışmalar karşısında sessiz kalmasdır.

Siyonist yahudiler bir şeyi hedeflediklerinde ona kademe kademe ulaşmaya çalışırlar. Önce bir adım atarlar, eğer insanların bu adım karşısında çok fazla tepki göstermediklerini ve kendilerini geri adım atmaya zorlamadıklarını hissederlerse bu kez ikinci adımı atarlar ve bu şekilde hedefe doğru ilerler. Bugün birçoklarına siyonistlerin Mescidi Aksa’yla ilgili planları hayal gibi görünüyor. Ama bakın Hz. İbrahim Camisi’nin yarısı bugün siyonist rejim tarafından gasbedilerek yahudi sinagogu haline getirildi. Siyonistler bu amaçlarını da tedrici bir şekilde gerçekleştirdiler.

Siyonist yahudiler Mescidi Aksa’nın Siyon mabedinin bulunduğu yerin üzerine yapıldığını ileri sürüyor ve bu mescidi yıkarak yerine onu inşa etmek istiyorlar. Siyonistler bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için tarihte birçok kez Mescidi Aksa’ya sabotaj düzenlediler. Örneğin 21 Ağustos 1961 tarihinde Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi bu mescidi yakma girişiminde bulundu. Nisan 1980’de ünlü yahudi terörist Meir Kahane, Mescidi Aksa’nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbüs etti. 8 Nisan 1982’de bir fanatik yahudi terör örgütünün mensupları ünlü Kah hareketiyle işbirliği yaparak Mescidi Aksa’nın ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı. 10 Nisan 1982’de Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terörist zorla Mescidi Aksa’ya girmek istedi. Cemaatin ve cami görevlilerinin engel olması üzerine çıkan çatışmada cami korumalarından iki kişi öldürüldü. 21 Mart 1983’te Mescidi Aksa’ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tesbit edildi. Ancak tünel tamamlanamadan ortaya çıkarıldığı için teşebbüs başarılı olamadı. 27 Şubat 1984’te bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından içeri girmek istedi. Ancak cami korumaları onların içeri girip bir katliam gerçekleştirmelerini önlediler. İsrail yönetimi bu sabotajları düzenleyenleri genellikle “deli” diye niteleyerek ilk sorgulamadan sonra serbest bıraktı.

8 Ekim 1990 tarihinde de Mescidi Aksa’yı yıkmak için büyük bir saldırı eylemi düzenleyen siyonistler karşılarında Müslümanları bulunca ve Müslümanların canlarıyla bu kutsal mabedi korumakta kararlı olduklarını görünce büyük bir katliam gerçekleştirdiler. İsrail askerlerinin de saldırganlara yardım ettiği bu katliamda 30 Müslüman şehid edildi, 800 Müslüman da yaralandı.

Siyonist yönetim son birkaç yıldır Mescidi Aksa’yı yıkabilmek için farklı bir metod izliyor. Eski yahudi eserlerini ortaya çıkarmaya çalıştığı gerekçesiyle Mescidi Aksa çevresinde kazılar yapıyor. Bu kazıların asıl amacı ise mescidin temellerinin altında boşluklar oluşturulması, temellerinin dayandığı kayaların tahrib edilmesi ve böylece mescidin kendiliğinden yıkılmasına yol açılmasıdır.

Kudüs İslami Vakıflar Konseyi’nin geçen hafta içinde yaptığı bir açıklamaya göre son birkaç aydır Mescidi Aksa çevresinde gizli ve yoğun kazılar yapılıyor. Açıklamada Mescidi Aksa’nın bitişiğinde bulunan Alamağ Duvarı çevresinde yapılan kazıların mescidin bazı duvarlarını tehlikeye soktuğu vurgulandı. İslami Vakıflar Konseyi yetkililerinin verdiği bilgilere göre siyonist arkeoloji uzmanları Mescidi Aksa’nın dayandığı kayaları parçalamak amacıyla kazılarda kimyasal madde de kullanıyorlar ve bunu kayaları parçalama işlemlerinin dışarıdan duyulmamasını sağlamak amacıyla yapıyorlar. Bu arada geçmişte yapılan kazıların, Mescidi Aksa’nın dış kısmındaki bazı duvarlarının yıkılmasına yolaçtığını hatırlatalım.

Siyonist yahudilerle barış masasına oturup da anlaşmaya varanlar Mescidi Aksa konusunu gündeme getirmekten bile çekindiler. Oysa nasıl “Ortadoğu sorunu”nun özünü Filistin meselesi oluşturuyorsa Filistin meselesinin özünü de Kudüs ve Mescidi Aksa meselesi oluşturmaktadır.

Nisan 2005 Perşembe, Vakit gazetesi

İşgalci siyonist devlet göstermelik ateşkesten sonra sözde sivillerini öne sürdü. Bir yandan onların saldırılar düzenlemelerini ve planlamalarını kolaylaştırırken bir yandan da medya vasıtasıyla “aşırı dinci yahudiler şöyle yapıyor, şunu yapmaya hazırlanıyorlar” türünden haberler yayınlamak suretiyle kendisinin arka planda duran elini gizlemeye çalıştı. Bununla aynı zamanda bazı saldırılara toplumu psikolojik yönden hazırlamayı amaçlıyordu.

Siyonistlerin sözde sivillerinin hedeflerinde şimdi Mescidi Aksa var. Müslümanların üç harem mescidinden biri ve ilk kıbleleri olan Mescidi Aksa. Siyonist medya kamuoyunu planlanan saldırıya hazırlamak ve tepkinin derecesini ölçmek için birkaç haftadan beridir çalışıyor. Metot yine aynı. İşgalci devletin gizli elini kamufle etmek amacıyla yine “aşırı dinci” imajından yararlanılıyor. Bir yandan da işgalci devlet, Filistin direnişi karşısında daha fazla dayanamayıp Gazze’den çekilmek zorunda kalmasının intikamını bu yolla almak istiyor.

Biz Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) bunun uyarısını günler önceden yapmış ve izlenen sinsi stratejiye dikkat çekmiş, siyonist medyanın “aşırı dinci” imajını kullanmasının aslında bir yanıltma ve işgalci devleti mazur gösterme amacına yönelik olduğunu hatırlatmıştık. Bizim o zaman yayınladığımız haberler ve tahliller gölgede kaldı.

Ve tarih gelip 10 Nisan’a dayandı. Bazı yahudi cemaatleri yahudi takviminde 1 Nisan’a tekabül eden 10 Nisan 2005’te on bin kişilik bir kalabalıkla Mescidi Aksa’ya girmeyi planladıklarını haftalar önce açıklamış, bunun için muhtelif yahudi yerleşim merkezlerinde afişler asmış, çağrılar yapmışlardı.

Yahudi cemaatleri aslında bu konudaki tehditlerini çok önceden yapmış ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi halinde kendilerinin de Mescidi Aksa’ya baskın düzenleyeceklerini, bazı duvarlarını yıkacaklarını, tahribatlar yapacaklarını söylemişlerdi. Haftalardan beridir de 10 Nisan için hazırlanıyorlar.

Siyonist medyanın iddiaları ve zikrettiğimiz üzere işgalci devleti mazur gösterme çabaları kimseyi yanıltmasın. Bu girişim “aşırı” cemaatlerin ve grupların işi değil sadece. Bu işin içinde işgalci devletin parmağı da var. Zaten söz konusu yahudi cemaatlerinin ve gruplarının hazırlıklarını işgal devletinin güvenlik organlarıyla ortak yürüttükleri bildiriliyor. Yani bir yandan o “aşırı” cemaatlerin liderleri baskın için adam toplamaya çalışırken, bir yandan da işgal devletinin güvenlik organları onların işlerini kolaylaştırmak için hazırlıklarını sürdürüyorlar. Ama işgal devleti, doğacak sonuçlardan sorumlu tutulmamak için medya vasıtasıyla yürüttüğü yanıltma metoduyla “aşırı dinci” kimliğini öne çıkarıyor.

Aksa İntifadası’nın patlak vermesine yol açan olay Şaron’un Mescidi Aksa’yı kirletmeye kalkışmasıydı. Şaron da o zaman etrafına 10 bin kişilik olmasa bile epey büyük bir kalabalık toplamıştı. O zaman ki işgal yönetimi de Mescidi Aksa’ya çıkan tüm yolları ve caddeleri kapatarak Müslümanların bu kutsal mabede ulaşmalarını engellemeye çalışmıştı. Ama Müslümanlar her türlü tehlikeyi göze alarak Mescidi Aksa’yı Şaron’a karşı korumayı başardı. Bu olayla başlayan çatışmalar ise dört buçuk yıldan beridir devam ediyor. Bu süreç içinde Filistin halkı büyük zorluklara ve fedakârlıklara katlandı, hâlen de katlanıyor.

Siyonist işgal devleti ve onun dünya kamuoyuna “sivil” olarak tanıttığı özel saldırı timleri Mescidi Aksa’yı hedef alan yeni bir girişim içinde. Şimdilik bu girişimin amacı on bin kişilik bir kalabalıkla Mescidi Aksa’yı kirletmek ve bazı kısımlarına zarar vermek. Ama bununla bir başlangıç yapmak istiyorlar. Bu başlangıcın son hedefi ise Mescidi Aksa’yı tümüyle ortadan kaldırmaktır.

Mescidi Aksa sadece Filistinlilerin değil bütün Müslümanların mabedidir. O kutsal mabed İslâm’ın ve genelde tevhid inancını insanlığa tebliğ eden tüm peygamberlerin kutsal beldesi Kudüs’te Allah’ın işaretlerinden bir işarettir. Bu kutsal mabedi ve işareti koruma görevi sadece Filistinli Müslümanların değil tüm dünya Müslümanlarının görevidir.

Mescidi Aksa için yapılan çağrılarda bu hafta Cuma hutbelerinde bu kutsal mabedin Müslümanlar açısından öneminden söz edilmesi istendi. Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan da bekliyoruz. Bu mabed sizi de ilgilendiriyor. İsra suresinde adı geçmeyecek olsa nerdeyse Mirac gecelerinde bile adını anmaktan çekindiğiniz Mescidi Aksa için hiç olmazsa bu Cuma bir cesaret gösterin.

Biz bu kutsal mabedin davasına sahip çıkmaya devam edeceğiz Allah’ın izniyle. Gelişmeleri ayrıca Web sitemizden takip edebilirsiniz.

22 Ağustos 2004 Pazar, Vakit gazetesi

Dün yani 21 Ağustos tarihi Mescidi Aksa‘yı yakma teşebbüsünün yıldönümüydü. Biz dün tutsaklar konusuna devam etmiştik. Bugün de söz konusu sabotaj girişiminin yıldönümü münasebetiyle bu kutsal mabedin karşı karşıya olduğu durumdan söz etmek istiyoruz.

Siyonistler Mescidi Aksa’nın yerinde daha önce Siyon mabedinin bulunduğunu ileri sürüyor ve bu iddialarından yola çıkarak Mescidi Aksa‘yı ortadan kaldırabilmek için yıllardan beridir çalışıyorlar. Siyonistlerin Mescidi Aksa’yı ortadan kaldırma girişimleri 1967 Haziran’ında Doğu Kudüs‘ü işgal etmelerinden hemen sonra başladı. 21 Ağustos 1969’da da Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi bir sabotajda bulundu. Bu sabotajdan Mescidi Aksa büyük zarar gördü. Tarihi minberi tamamen yanarak yok oldu.

Bu olayın yıldönümünden bir önceki gün Cuma’ydı. Bu Cuma bereketli bir mevsim olan ve Türkiye’de üç aylar diye bilinen dönemin ilk Cuma’sıydı. Aynı zamanda Regaib gecesini takip eden Cuma’ydı. Yani birçok münasebet bir araya gelmişti. Bu yüzden Kudüs ve civarında ikamet eden Müslümanlar akın akın Mescidi Aksa’ya koştular. Bereketli dönemin ilk Cuma’sını harem mescitlerden olan bu kutsal mabette ihya etmek istiyorlardı. Aynı zamanda bu mabedi yakma teşebbüsünü unutmadıklarını ve ona sahip çıkma konusunda her türlü fedakârlığa hazır olduklarını gerek işgalci Siyonistlere gerekse tüm dünyaya göstermek istiyorlardı.

Ne var ki işgalciler de saydığımız münasebetleri ve Müslümanların bunları mutlaka değerlendireceklerini bildiklerinden Mescidi Aksa’yı adeta bir ordu kuşatmasına almışlardı. Ellerindeki silahlarıyla, Cuma namazını kılmak için bu mabede girmek isteyenlere engel oldular. 45 yaşın altındaki Müslümanları camiye sokmadılar. Müslümanların Mescidi Aksa’ya girmek için direnmelerini engellemek amacıyla sadece bu mabedin etrafını kuşatmaya almakla kalmamış etrafındaki tüm çarşıların, caddelerin ve sokakların başlarında da polis barikatları oluşturmuş, bütün bölgeyi adeta bir polis ve asker karargâhına dönüştürmüşlerdi.

Mescidi Aksa’ya yönelen tehlike ve tehdit devam ediyor. İşgal devletinin son zamanlarda fanatik Yahudilerin uçaklarla veya başka araçlarla bu mabede saldırmaları ihtimalinin olduğuna dair haberler yaymasının amacı ise Müslüman kamuoyunu bu konuda psikolojik yönden hazırlamaktır. Bu tür haberlerle Müslümanları psikolojik olarak böyle bir olaya hazırlamak sonra da yapılacak bir saldırıyı fanatik Yahudilere yüklemek suretiyle “Mescidi Aksa dosyası”nı kapatmak istiyorlar.

İşgalcilerin bu kutsal mabedi ortadan kaldırmak için uğraşmalarının birinci amacı ise dünya Müslümanlarının Kudüs’le gönül bağı kurmalarını sağlayan önemli bir işareti, özel bir yeri ve anlamı olan kutsal mabedi ortadan kaldırmaktır.

Unutmayalım ki Mescidi Aksa sadece Filistinlilere emanet edilmemiştir. Ona sahip çıkmak ve harem mescitlerden biri olan bu kutsal mabedi korumak tüm dünya Müslümanlarının ortak görevidir. Bu konuda işgalci Siyonistlerin hilelerine ve oyunlarına dikkat etmemiz, Salahuddini Eyyubi duyarlılığını gönüllerimize yerleştirmemiz gerekir. Eğer bunu başarabilirsek işgalciler bu kutsal mabede zarar vermeye cüret edemezler. Ama duyarsız ve ilgisiz kalırsak onlara cesaret vermiş oluruz.

12 Ağustos 1995

İşgal yönetiminin ve siyonist yahudilerin Müslümanların ilk kıblesi ve harem mescitlerinin üçüncüsü olan Mescidi Aksa‘ya yönelik tehditleri gittikçe artıyor. Siyonist yahudiler son günlerde, işgal yönetimine bağlı yüksek mahkemenin kararlarından da yararlanarak Mescidi Aksa‘ya girip içinde birtakım yahudi törenleri yapmak için çeşitli teşebbüslerde bulundular. Kendilerini “Siyon Dağının Bekçileri” olarak adlandıran bir yahudi cemaatine mensup aşırı dinci yahudilerin Mescidi Aksa’ya girme teşebbüsleri Müslümanlar tarafından önlendi.

Bunun yanı sıra bazı yahudilerin polis gözetiminde Mescidi Aksa’ya girmeleri çeşitli çatışmalara yol açtı. Mescidin içinde bulunan Müslümanlar polis gözetiminde içeri giren yahudileri ve onları koruyan polisleri taşlayarak dışarı çıkardılar.

İsrail polisinin gelişmeler dolayısıyla Mescidi Aksa’nın bütün kapılarını ve Kudüs‘ün bazı caddelerini gözetim altında tuttuğu bildiriliyor. Öte yandan İsrail işgal yönetiminin bütün Müslümanların kutsal mabetlerinden olan Mescidi Aksa’yı tehdit eden karar ve uygulamaları tüm dünyada tepkilere yol açtı. Çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan açıklamalarda İsrail işgal yönetiminin son kararlarının Mescidi Aksa’yı bir yahudi mabedine dönüştürmeyi amaçladığına dikkat çekildi.

Filistin İslami Direniş Hareketi (HAMAS) tarafından yapılan açıklamada siyonist İsrail yönetiminin son kararlarının Mescidi Aksa’yı işgal planının başlangıcı olduğu dile getirildi. HAMAS’ın konuyla ilgili açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Birçokları siyonistlerin boş iddialarının tuzağına düşerken ve onların “barış ve uzlaşma” sloganı altında yutturmaya çalıştıkları büyük yalanlarına inanırken, gaddar düşman kendi planlarını sinsi bir şekilde uygulamaya geçirmekten, yayılmacı politikalarından ve yahudileştirme çabalarından bir an bile geri kalmıyor. O, bütün bu çalışmalarıyla bizim topraklarımız ve kutsal varlıklarımız üzerindeki batıl hakimiyetini daha da sağlamlaştırmayı amaçlıyor.”

HAMAS’ın açıklamasında, siyonistlerin kutsal Kudüs şehrini işgal ettikleri günden buyana Mescidi Aksa’nın sürekli tehdit altında olduğuna dikkat çekilerek, son kararlarla birlikte bu tehdidin daha da arttığı dile getirildi. HAMAS, tüm Filistin halkını Mescidi Aksa’yı siyonist tehdidine karşı korumak amacıyla toplu seferberliğe ve özellikle Kudüs’te oturanları namazlarını bu kutsal mabedde eda etmeye çağırdı. Öte yandan Filistin dışındaki Müslümanları da konunun ciddiyet ve ehemmiyetini dikkate alarak siyonist işgal rejiminin bu saldırgan tutumunun önüne geçilebilmesi için gerekeni yapmaya ve Filistin halkının İslam’ın kutsal varlıklarını koruma mücadelelerine destek vermeye çağırdı.

Mescidi Aksa Tehdit Altında

Kudüs‘ün siyonistler tarafından işgal edildiği tarihten buyana Mescidi Aksa çeşitli saldırılara ve kasıtlı uygulamalara maruz kaldı. Örneğin 21 Ağustos 1961 tarihinde Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi bu kutsal mabedi yakma girişiminde bulundu. Nisan 1980’de ünlü yahudi terörist Kahana, Mescidi Aksa‘nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbüs etti. 8 Nisan 1982 tarihinde bir fanatik yahudi terör örgütünün mensupları ünlü Kâh hareketiyle işbirliği yaparak Mescidi Aksa’nın ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı. 10 Nisan 1982’de Kahana taraftarlarından bir grup yahudi terörist zorla Mescidi Aksa’ya girmek istedi. Cemaatin ve cami görevlilerinin engel olması üzerine çıkan çatışmada cami korumalarından iki kişi öldürüldü. 21 Mart 1983’te Mescidi Aksa’ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tespit edildi. Ancak tünel tamamlanamadan ortaya çıkarıldığı için teşebbüs başarılı olamadı. 27 Şubat 1984 tarihinde bir grup silahlı yahudi caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından içeri girmek istedi. Ancak cami korumaları onların içeri girip bir katliam gerçekleştirmelerini engelledi. 8 Ekim 1990 tarihinde Mescidi Aksa’ya yahudi teröristlerin saldırıda bulunması sonucu gerçekleştirilen ünlü katliamda ise Müslümanlardan 20 kişi şehid edildi, onlarca kişi de yaralandı.

Bunlar resmi niteliği olmayan saldırı ve eylemler. Bunun yanı sıra siyonist yönetim de Mescidi Aksa’nın kendi kendine yıkılmasını sağlamak amacıyla altında kazılar yaptı. Ayrıca fanatik yahudilerin saldırıları karşısında da gevşek davranarak ve suçluları cezasız bırakarak başka saldırı planı içinde olanlara cesaret kazandırdı.

Siyonistler bütün bu saldırılara ve kasıtlı uygulamalara sürekli kılıf bulmaya çalıştılar. Bazen saldırganın deli olduğunu ileri sürdüler. Bazen Mescidi Aksa’yı yıkmayı amaçlayan kazılar yaptı sonra bu kazıların tarihi eserlerin ortaya çıkarılması için yürütülen bilimsel kazılar olduğunu ileri sürdüler. Ancak bütün bu saldırıların ve uygulamaların tek amacı vardı o da Müslümanların kutsal mabetleri ve ilk kıbleleri olan Mescidi Aksa’yı yıkmak.

Mescidi Aksa bugün hâlâ tehdit altındadır. Siyonist yönetim yine aynı gerekçeyle zaman zaman kazılara devam etmekte ve cami binalarının kendiliğinden yıkılması için şartları oluşturmaya çalışmaktadır. Yahudilerin en büyük amacı Mescidi Aksa’yı yıkarak yerine Süleymân Mabedi inşa etmektir. Dünya Müslümanları bu konuda gereken duyarlılığı göstermezse siyonist yönetim daha da cür’et kazanacaktır.

16 Mayıs 1998 – 20 Muharrem 1419 Cumartesi

Müslümanların ilk kıblesi ve harem mescitlerin üçüncüsü olan Mescidi Aksa, bu kutsal mabedin bulunduğu Doğu Kudüs‘ün siyonist saldırganlar tarafından işgal edildiği 1967’den buyana sürekli tehdit altındadır. Tehdit ve tehlikenin işgalle birlikte başladığı ilk kundaklama eyleminin işgalin üzerinden fazla zaman geçmeden 21 Ağustos 1969 tarihinde gerçekleştirilmesiyle görüldü. Bu tarihte Denis Ruhan adında fanatik bir yahudi bu kutsal mabedi kundaklamaya kalkışmıştı. Son olarak da iki gün önce bu caminin el-Gavanime kapısına yangın bombası atılarak kundaklama girişiminde bulunuldu.

Mescidi Aksa, siyonist işgalcilerin sultasına mahkum olduğu tarihten buyana değişik zamanlarda yıkma veya yakma amaçlı çeşitli saldırılara maruz kaldı. Örneğin Nisan 1980’de ünlü yahudi terörist Meir Kahane, Mescidi Aksa’nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbüs etti. 8 Nisan 1982’de fanatik bir siyonist terör örgütünün mensupları Kâh diye bilinen diğer bir siyonist terör örgütüyle işbirliği yaparak bu mabedin ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı. 10 Nisan 1982’de Meir Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terörist zorla Mescidi Aksa’ya girmek istedi. Cemaatin ve cami görevlilerinin engel olması üzerine çıkan çatışmada cami korumalarından iki kişi öldürüldü. 21 Mart 1983’te Mescidi Aksa’ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tespit edildi. Ancak tünel tamamlanamadan ortaya çıkarıldığı için teşebbüs başarılı olamadı. 27 Şubat 1984’te bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından içeri girmek istedi. Ancak cami koruma görevlileri onların içeri girip bir katliam gerçekleştirmelerini önlediler. 14 Ocak 1986’da Knesset üyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescidi Aksa’ya girmek istediler. Ancak İslâmi Hareket mensubu gençler cami kapılarında barikatlar oluşturarak onların içeri girmelerini önlediler. Birkaç kez girişimde bulunan parlamenterler Mescidi Aksa’nın içine girmeyi başaramayınca geri dönmek zorunda kaldılar. Fakat bu olaydan sonra cami dışında işgalci askerlerin Müslüman gençlere saldırmasıyla başlayan çatışmalarda çok sayıda genç yaralandı. İsrail yönetimi bu sabotajları düzenleyenleri genellikle “deli” diye niteleyerek ilk sorgulamadan sonra serbest bıraktı.

Mescidi Aksa’ya yönelik saldırıların en geniş çaplısı 8 Ekim 1990 tarihinde gerçekleştirilen ve 30 Müslümanın şehid edilmesine, 800 Müslümanın da yaralanmasına yol açan saldırıdır. Tarihe “Kudüs katliamı” olarak geçen bu saldırı, siyonist İsrail yönetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gerçekleştirildi. Siyonist devlet o dönemde Körfez krizi dolayısıyla dünya kamuoyunun dikkatlerinin Körfez tarafına çevrilmesini bir fırsat olarak değerlendirip terörist yahudileri kışkırttı. Polisler de bu yahudilere yardımcı oldu ve sözünü ettiğimiz büyük katliam gerçekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescidi Aksa’nın bazı bölümlerini yıkmak ve zaman içinde tamamını yıkabilmek için ilk adımı atmaktı. Ama Filistinli Müslümanlar bu kutsal mabedi canlarıyla savunarak siyonistlere orayı yıkma fırsatı vermediler.

Siyonist işgalciler son birkaç yıldır Mescidi Aksa’yı yıkabilmek için farklı bir metod izliyorlar. Eski yahudi eserlerini ortaya çıkarmaya çalıştıkları gerekçesiyle Mescidi Aksa çevresinde ve altında kazılar yapıyorlar. Bu kazıların asıl amacı ise mescidin temellerinin altında boşluklar oluşturulması, temellerinin dayandığı kayaların tahrip edilmesi ve böylece mescidin kendiliğinden yıkılmasına yol açılmasıdır. Kudüs İslâmi Vakıflar Meclisi Kasım 1994 sonlarına doğru yaptığı açıklamada, Yasir Arafat’ın liderliğindeki özerk yönetimin işbaşına getirilmesinden sonra Mescidi Aksa çevresindeki kazıların daha da yoğunlaştığını ifade etmişti. Adı geçen meclisin açıklamasında Mescidi Aksa’nın bitişiğindeki Ağlama Duvarı (Burak Duvarı) çevresinde yapılan kazıların mescidin bazı duvarlarını tehlikeye soktuğu vurgulanıyordu. İslâmi Vakıflar Konseyi yetkililerinin verdiği bilgilere göre siyonist arkeoloji uzmanları Mescidi Aksa’nın dayandığı kayaları parçalamak amacıyla kazılarda kimyasal madde de kullanıyorlar ve bunu kayaları parçalama işlemlerinin dışarıdan duyulmamasını sağlamak amacıyla yapıyorlar. Kazılarda kimyasal maddelerin kullanıldığı bizzat siyonist yetkililer tarafından da itiraf edilmiştir. Bu arada şimdiye kadar yapılan kazıların, Mescidi Aksa’nın dış kısmındaki bazı duvarlarının yıkılmasına yol açtığını hatırlatalım. Ayrıca Mescidi Aksa altında yapılan kazıların Kubbetu’s-Sahra’yı da tehdit ettiğine dikkat çekmekte yarar görüyoruz. Eğer siyonist rejimin uygulamaları karşısındaki sessizlik devam ederse -Allah korusun- Hindistan’daki Babür Camisi’ni yıkan hinduların gösterdiği cesareti siyonist yahudiler de Mescidi Aksa’ya karşı gösterebilirler. Bu arada işgal yönetiminin şu anki başbakanı Benyamin Netanyahu’nun başbakanlığı kazanmadan önce aşırı siyonist hareketlerden birinin liderlerinden olan Yehuda Atsayon’a yazdığı bir mektuba işaret etmekte yarar görüyoruz. Netanyahu söz konusu mektubunda şöyle diyordu: “Yahudilere Süleyman Heykeli tepesinde (yani Mescidi Aksa’nın kurulu olduğu mekânda) ibadet imkânı sağlamak ve bu imkânı garantilemek için çalışmak gerekir… Bu konunun gerekli duyarlılıkla ele alınıp çözümlenmesi gerekir. Likud Partisi’nin yeniden iktidara geldikten sonra bu konuyu uygun bir şekilde sonuca bağlamak için çalışacağını da özellikle vurguluyorum… Yahudi halkının kutsal mekânıyla (bununla Mescidi Aksa’nın inşa edilmiş olduğu mekânı kastediyor) ilgili hakkı tartışma kabul etmez bir haktır.”

Siyonist işgal devam ettiği sürece Mescidi Aksa sürekli tehdit altında olacaktır. Bu kutsal mabedin savunulması da sadece Filistinlilerin değil bütün dünya Müslümanlarının görevidir.

Yorum bırakın