CİHAD / CİHÂD NEDİR ?

Temmuz 31, 2006

CİHÂD

Çalışmak, uğraşmak, çabalamak, gayret sarfetmek.

İslâm’ın yükselmesi, korunması ve yayılması için her türlü çalışmada bulunmak, uğraşmak, gayret sarfetmek ve bu yolda sıcak ve soğuk savaşa girmektir. Daha açık bir ifade ile Allah (c.c.) tarafından kullarına verilmiş olan bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, o yolda feda etmektir. İnsanın maddî-manevî bütün varlığını Allah yolunda ortaya koyarak Hakk’ın düşmanlarını ortadan kaldırmak için savaşması “cihad”dır.

İslâm’da cihad farzdır. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: “Hoşunuza gitmese de düşmanla savaşmak üzerinize farz kılındı” (el-Bakara, 2/216). “Herhangi bir fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın ” (el-Bakara, 2/193). “Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kişilerle savaşınız” (et-Tevbe, 9/29); “Sizinle toptan savaştıkları gibi siz de müşriklerle savaşınız. ” (et-Tevbe, 9/36). Hz. Peygamber (s.a.s.)’de “Cihad kıyamete kadar devam edecek bir farzdır” (Ebû Davûd, el-Cihad, 33) buyurmuştur.

Yalnız, bu farz bazı hallerde farz-ı ayın; bazı hallerde ise farz-ı kifayedir. Müslümanlar içinden sadece bir grup cihadın gayesini gerçekleştirebiliyor, müslümanların yurt, mal, ırz, namus ve haysiyetlerini düşmanlara karşı koruyabiliyorsa o taktirde cihad farz-ı kifaye olmuş olur ve diğer müslümanların üzerinden sorumluluk kalkar. Şayet fert fert gücü yeten her müslümanın düşmana karşı koyma gereği varsa o zaman farz-ı ayın olur; herkesin bizzat cihâd etmesi icab eder. Yazının devamını oku »


Filistin Cihadını Yıpratma Çalışmaları

Temmuz 30, 2006

Filistin cihadı mağdur ve mazlum bir halkın haklı ve meşru bir mücadelesidir. Bu mücadele bir grup kavgası veya meşru bir devlete karşı isyan değil toplu bir halk hareketidir. Ama ne yazık ki, bugün insanlar doğruları konuşmaktan ziyade çıkar hesaplarına göre konuşmayı tercih ettiklerinden dolayı günümüz dünyasında çeşme başlarını tutan siyonistler birçoklarını kendi istedikleri gibi konuşturmayı başarıyorlar. Bundan dolayıdır ki, çıkar hesaplarını ve çeşme başlarını tutanlarla olan ilişkilerini öne çıkaranlar görünüşte İslami kılıf taşısalar da Filistin’deki mukaddes cihada çamur atmada birbirleriyle yarışmaya başladılar..

Yazının devamını oku »


Filistin Cihadının Stratejik Yönü

Temmuz 30, 2006

Filistin’in bağımsızlığı için sürdürülen mücadele çerçevesinde gerçekleştirilen eylemleri tenkit edenlerden bazılarının da meseleye stratejik yönden yaklaştıklarını ve: “Bu eylemlere belki ilkesel açıdan bazı dayanaklar bulabilirsiniz ama stratejik yönden yanlıştır” dediklerini gördük. Bunu söylerken ileri sürdükleri gerekçelerse bu eylemlerin dünya kamuoyu nezdinde tenkitlere yol açması ve İsrail’in Filistinliler üzerindeki baskı ve şiddetinin daha da artmasıydı. Oysa olaya stratejik yönden yaklaşanların o eylemlerin stratejik hedeflerini de bilmeleri gerekirdi. İnsanların bazıları organik olarak miyop hastalığına yakalandıkları gibi bazıları da zihinsel olarak bu hastalığa duçar olabilmektedirler.. Yazının devamını oku »


Çocukların Öldürülmesi

Temmuz 29, 2006

Kutsal Filistin topraklarının siyonizm kirinden temizlenmesi ve buraların gerçek İslami kimliğine kavuşturulması için İslami gayelerle ve İslam fıkhının koymuş olduğu ölçüler dairesinde yürütülen kutsal cihada tenkitler yöneltenler önce “siviller öldürülüyor” iddiasıyla yola çıktılar. Filistin topraklarına yerleştirilen siyonist yahudiler için “sivil” kavramının söz konusu olmadığı, o topraklarda işgale katılmanın aynı zamanda savaşa katılmak anlamına geleceği ve görüşleriyle bile düşmana yardımcı olan herkesin savaşta hedef alınmasına fıkhen cevaz olduğu gözler önüne serilince bu kez “çocuklar öldürülüyor” gerekçesinin arkasına sığınmaya başladılar. Bir dayanaklarının geçersizliğinin ortaya konmasından sonra kendilerine ikinci bir dayanak aramaları siyonist işgale karşı yürütülen haklı mücadeleyi haksız gösterme gayretkeşliğinden mi kaynaklanıyordu bilmiyoruz. Ama biz yine de bu yöndeki itirazlarına fıkıh kaynaklarından cevap vermeye çalışacağız.

Yazının devamını oku »


Siviller Kimlerdir?

Temmuz 29, 2006

Filistin’deki cihada yöneltilen tenkitlerin en önemli yanını da eylemlerde sivillerin öldürüldüğü iddiası teşkil etmektedir. Bu iddia karşısında aslında: “Siviller kimlerdir?” sorusunu değil de: “Savaşta kimler suçlu, kimler suçsuzdur. Kimlerin hedef alınması caiz kimlerin hedef alınması caiz değildir” sorusunu sormamız gerekir. Fakat sürekli “sivil” kavramı gündeme getirildiğinden bu soruyla başlamayı uygun gördük. Ancak bu soruya cevap vermeden önce, Filistin’de varlık mücadelesi sürdürenler üzerinde siyonist işgalcilerin zulüm ve baskılarını görmezden gelerek, İsrail’in teröre maruz kaldığını ileri sürenlere sormak istiyorum: Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında yahudi komutan Ariel Şaron’un gözetimi altında hıristiyan Falanjist militanlar tarafından öldürülen binlerce kadın ve çocuk, Hz. İbrahim camisinde secdeye vardıklarında öldürülenler, Mescidi Aksa‘da öldürülenler ve daha yüzlerce saldırıda vahşice katledilenler neydi? Üstelik bu insanlar vatanlarına sahip çıktıkları için, ötekiler ise haksız bir şekilde gerçekleştirdikleri işgal ve gasptan vazgeçmedikleri için öldürülüyorlar.

Yazının devamını oku »


İntihar mı İstişhad mı?

Temmuz 29, 2006

Bilindiği üzere cihad yaşanılan dönemin şartlarına ve gereklerine göre yapılır. Nitekim Resulullah (s.a.s.) bir hadisinde: “İyi bilin ki kuvvet atmaktır” diye buyurmuştur. (Bu hadisi Müslim, İmare 168’de; Ebu Davud, Cihad 23’te; Tirmizi, Enfal suresi tefsirinde; İbnu Mace, Cihad 19’da; Darimi, Cihad, 14’te; İbnu Hanbel, 4/157’de rivayet etmiştir.) İlim adamları bu hadisi, savaşı yaşanılan çağın gereklerine ve şartlarına göre yapmak gerektiği şeklinde yorumlamışlardır. Bu bütün cihadi ameller için geçerlidir. Bu itibarla savaşta yasaklar sınırının aşılmaması şartıyla yaşanılan çağın gereklerine göre yeni metotlar geliştirilmesi mümkündür. Dolayısıyla bir metot geliştirilirken dikkat edilmesi gereken onun yasaklar dairesine girip girmediğinin tespit edilmesidir. Eğer bir fiilin benzeri Resulullah (s.a.s.) döneminde yapılmış ve itiraz edilmemişse o fiilin yasaklar dairesine girdiği söylenemez. Ayrıca bilmek gerekir ki, burada önemli olan esasta benzerliktir. Yoksa şekilde farklılık esastaki benzerliğe dayanan kıyası geçersiz kılmaz.

Yazının devamını oku »


Filistin’in Kurtuluşu İçin Cihad Farzı Ayndır

Temmuz 29, 2006

Hanefi fıkhının meşhur kaynaklarından olan el-İhtiyar’da şöyle denmektedir: “Düşman İslam toprağına saldırdığında bütün herkese cihad farz olur. O zaman kadın kocasının, köle efendisinin izni olmadan cihada çıkabilir.” (el-Mavsili, el-İhtiyar li Ta’lili’l-Muhtar, C. 4, sh. 118) Kitabın şerhinde de yukarıdaki cümlenin açıklamasıyla ilgili olarak şöyle denmektedir: “Çünkü o durumda cihad farzı ayn olur. Namaz, oruç gibi farzı ayn olan amellerin yerine getirilmesinde ise izne gerek yoktur.” Bu hüküm hemen hemen bütün meşhur fıkıh kitaplarının cihadla ilgili bölümlerinde zikredilir. Onun için değişik kaynaklardan aktarma yapmaya gerek görmüyorum. Bugün Filistin toprakları işgal altındadır. Yani düşman İslam toprağına saldırmış, bu toprakları işgal etmiş, Müslümanların kutsal varlıklarını kirletmiş, oranın asıl sahipleri durumundaki Müslümanları yurtlarından çıkarmış ve yurtlarında kalmak isteyenleri de zulme maruz bırakmıştır. Bu itibarla Filistin topraklarının yeniden İslami kimliğine kavuşturulması, insanlara uygulanan zulümlerin son bulması, yurtlarından çıkarılanların geri dönmelerine imkan sağlanması ve Müslümanların kutsal varlıklarının işgal kirinden kurtarılması için cihad etmek farzı ayn olmuştur. Filistin cihadının genel anlamda, Türkiye topraklarını işgal edenlere karşı başlatılan istiklal savaşından, Bosna – Hersek’teki, Çeçenistan’daki ve benzeri yerlerdeki işgale karşı yürütülen cihaddan farkı yoktur. Özel anlamda ise bunlardan daha üstündür. Çünkü Yüce Allah, Filistin topraklarını mübarek kıldığını Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bildirmektedir. Ayrıca Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa, insanlara hanif dini tebliğ etmek üzere görevlendirilmiş olan peygamberlerden birçoğunun mirası ve makamı orada olduğundan oralar ayrı bir önem kazanmaktadır. Filistin cihadına önem ve üstünlük kazandıran sebeplerin başta gelenlerini kitabımızın birinci bölümünde vermiştik.

Yazının devamını oku »


Filistin Direnişinin Fıkhî ve Stratejik Yönü

Temmuz 29, 2006

Filistin’de ilki 25 Şubat 1996 tarihinde gerçekleştirilen ve birbirini izleyen istişhadi eylemler serisi, arkasından gelen İsrail baskısı, İsrail’in geleceğinin tehlikede olduğu korkusuyla gerçekleştirilen Şarmu’ş-Şeyh zirvesi ve bunlara paralel gelişmeler bütün dünyada uzun süre gündemi işgal eden gelişmeler oldu. Değişik çevrelerden Filistin’de İsrail işgalinin son bulması için mücadele eden hareketlerin eylemlerine yönelik tenkitler yapıldı. Bazıları bu eylemleri “terör” olarak nitelediler. Bu nitelemeyi yapanların arasına İslami çevre içinde yer alan yazarlardan da katılanlar oldu. Bazıları eylemlerin İslami açıdan, bazıları stratejik açıdan yanlış olduğunu ileri sürdü. Fakat yapılan tenkitlerde ve eylemleri gerçekleştirenlere yöneltilen suçlamalarda hep basın yayın organlarının yoğun propagandasının etkisi görülüyordu. Yapılan tenkitler de çoğunlukla izafi değerlendirmelere dayanıyordu. Eylemlerin stratejik açıdan yanlış olduğunu ileri sürenler genellikle Filistin’deki mücadelenin stratejik çerçevesinden haberleri olmadıklarını çok iyi bildiğimiz kişilerdi. Terör suçlaması yapanlar Filistin topraklarının İslami kimliğine kavuşturulması için cihad etmenin farz-ı ayn olduğunu hiç hesaba katmayan veya İsrail işgal rejimini meşru bir yönetim gibi görenlerdi. Savaşta sivillerin hedef alınamayacağı hükmünden yola çıkarak İslami açıdan tenkitte bulunanlar kimlerin ne kadar sivil olduğuna bakmadıkları gibi savaş hukukunun İslam ordularının düşman toprağına girmesiyle düşmanın İslam toprağına girmesine göre değişeceğini, üstelik savaşta kıyafetin değil takınılan tavrın ve üstlenilen rolün önemli olduğunu anlamak istemeyenlerdi.

Yazının devamını oku »